Dilin sınırlarını zorlayan(!?) şair-yazarlarımızın incileri arasında kaybolmaya hazır mısınız? İsterseniz önce bloğumuzdaki Tini Havaşo videosunu açın ve bu müziğin eşliğinde okumaya başlayın.Göreceksiniz metinlerin de tınıları değişecek , metinler yazarlarıyla sizinle coşacak ve dans edecektir.
Hüseyin Pala-Hürriyet Piramidi ve Firavun(İST-1966)
bizi anlatan şiirlerden
MENDİLİMDE KAN SESLERİ Her yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet Abi sen de bağışla Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel Ahmet abim benim İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanın beyaz Antebin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denize benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına Öylesine benzer ki Ve avlularına (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) Ve sözlerine (Yani bir cep aynası alım-satımına belki) Ve bir gün birinin adres sormasına benzer Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anısı işsizliktirAcısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi. Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden Dirseğin iskemleye dayalı- - Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben - -Cıgara paketinde yazılar resimler Resimler: cezaevleri Resimler: özlem Resimler: eskidenberi Ve bir kaşın yukarı kalkık Sevmen acele Dostluğun çabuk Bakıyorum da simdi O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde. Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi Biz eskiden seninle İstasyonları dolaşırdık bir bir O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar Nazilli kokardı Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen Kadının ütülü patiskalardan bir teni Upuzun boynu Kirpikleri Ve sana Ahmet Abi uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi Çocuklar doğururdu Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi O çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar... Bilmezlikten gelme Ahmet Abi Umudu dürt Umutsuzluğu yatıştır Diyeceğim şu ki Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse Çocuklar, kadınlar, erkekler Trenler tıklım tıklım Trenler cepheye giden trenler gibi İşçilerAlmanya yolcusu işçiler Kadınlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su şişeleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler Ah güzel Ahmet Abim benim Gördün mü bak Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar Ve dağılmış pazar yerlerine memleket Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar kısaİşte o kadar. Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri. EDİP CANSEVER
Dostum MURATHAN ÇARBOĞA'nın bir şiirini yazayım daha sonra biyografisini ve söyleşilerini de ekleyeceğim.İlk yayınladığında Gururumuz adıyla yayınlanan şiir 2000 li yılların başında yazıldı ki o dönem için daha anlamlı oluyordu(ki bence hala güncelliğini yitirmiş değildir ve ne yazık ki hep güncel kalacak bir şiirdir bu.) TÜRKİYE SENİNLE GURUR DUYUYOR ULAN! I. sifon çekilir ve ezginin ilk kıpırtısı düşer kara bıyıklı karanlık yüzlere sonra okkalı bir tükürük kadar sıradan ve kokuşmuştur hayat
hayat, neonda üşüyen solgun bir gölgedir ki bu bilinmez zaman,bilekte inleyen yaralı bir hayvandır küçüktür ve kapatmasıdır ucuz zembereklerin II. silah çekilir ve apış arasından kekeme erkeklik sıkılır gökyüzüne uçurtmalar düşsün için
çocuklar ki bunu bilir küfürle giydirilmeden evvel at-silah-avrat üçgeninde sütlü cerahat içmeden III. kafalar çekilirve ladese gerili bungun şehir kuşları indirilir kaşla göz arasında mideye
unutuş hızdan ibarettir mana günü birlik hazlardan, ‘gül’ dediğin bir orospudur tenhada kokusundan arınan IV. ‘’Türkiye seninle gurur duyuyor ulan!’’
Her kış yolları kapanan köylerden sancısı tutmuş hamile kadınların, ya karları küreyen kepçeler içinde, ya üstü açık bir tabuta yatırılarak hastanelere götürülmeye çalışılmasına; geçen hafta bize özgü medeniyetimizin yeni bir göstergesi daha eklendi.Hamile bir kadın, buz tutmuş bir gölün üstünden elle itilen bir kayıkta götürülüyordu.* * *Gerçi İspanya'da bizim de katıldığımız bir "Medeniyetler İttifakı" forumu düzenlenmişti ama; "medeniyet" kavramının, somut ve ortak bir tanımlaması da pek yapılmıyordu.* * *Mustafa Nihat'ın "Osmanlıca-Türkçe Sözlük"ünü açıp baktım. Şöyle yazıyordu:"Şehirlilik. Hayattan tam faydalanarak iyi ve rahat yaşama"* * *"Medeniyet" sözcüğünün kökeni de, Medine kentinden geliyordu. Çöllerde yaşayan "bedeviler" ilkel ve vahşi; Medine'de yaşayanlar ise kentli ve medenidiler.* * *Bugün "kentli" kavramının evrensel karşılığı "burjuvazi"; zıttı da köylülük...* * *Birincisinin simgesi, "üretim saltanatı"na dönüşmüş bir "gelişmiş"likle; etli şaraplı, kadınlı kahkahalı sofralar.İkincisinin de simgesi, "yönetim saltanatı"ndan bilimsel bir arınmaya geçememiş olmakla, "gelişmekte olmak"tan bir türlü kurtulamamak ve kadınsız kahkahasız erkek erkeğe kahveleri.* * *Üretime dayalı "gelişmiş" bir burjuvaziyle, bir türlü "gelişmiş" olamayan tüketime dayalı bir burjuva taklitçiliğini; "onların kültürü", "bizim kültürümüz" diye ayrıştırmak da, sadece politik ağırlıklı bir değerlendirme.* * *Ve bu kez de, "kültür" kavramının kökenine bir bakmak gerek; Latince'den gelen Fransızca bir sözcük.Yetiştirmekten, üretmekten uzantılı olarak; kuşaklardan kuşaklara yansıyan birtakım geleneksel ve ortak alışkanlık reflekslerinin tümü.* * *O zaman insan merak ediyor, neden Türkçede "yağma" sözcüğünün bu kadar çok kullanıldığını ve neden "rüşvet" haberlerinden geçilemediğini.* * *16. yüzyılda Fuzuli'nin Nişancı Ali Paşa'ya yazdığı:- Selam verdük rüşvet değüldür deyu almadılar, şikâyetnamesinden; dünkü Milliyet'teki şu haber başlıklarına:"İzmir'de de tapu rüşveti - Keçiören'den sonra İzmir'in Menderes ilçesinde de rüşvet operasyonu başlatıldı. 23 kişi gözaltına alındı. Aralarında tapu müdürünün de bulunduğu 12 kişi tutuklandı"* * *Enseyi karartmayın.Bütün bu kavram kargaşası ve çapulculuk; son yüz yılı otopsi masasına yatırmayı göze alamamaktan oluyor.Kör bir hat'a girmiş bir trende, vagonların içinde kendini öven hamasi nutuklar ata ata vardığımız yer burası...* * *Kirli ülkeler sıralamasıyla, 1 yaşına kadar çocuk ölümleri ve mesleksizlik sıralamasında başlarda; bireylerin "yaşam kalitesi" açısından ise Finlandiya'nın 95, Yunanistan'ın 63 basamak altında olmak.* * *20. yüzyılı da ıskalamış olmanın sonucunda, çıbanlaşmaya başlayan eski sivilceler; iç dinamiklerin uygulayacağı yeni reçetelerle sağlığa kavuşur mu, kavuşamaz mı?Böyle bir sorunun yanıtı, 20-25 yıl daha netleşemeyecek gibi.* * *Her kış yolları kapanan köylerdeki hamile kadınların durumu, büyülteç altına alındığında; ve son 80 yılda resmi araba alımlarıyla bakımlarına kaç yüz milyar dolar harcandığıyla, 3200 belediyedeki itfaiye teşkilatına ne kadar yatırım yapıldığı kıyaslanmaya başladığında...Buzlanarak kutuplaşmaya başlamış genç beyinlerde de, jetonlar düşmeye başlar.* * *Böylece İspanya'daki "Medeniyetler İttifakı"nı; yıllar önce neden Doğu Roma İmparatorluğu başkentinde; evrensel bir bilim ve sanat sentezine dönüştüremediğimizin sorgulanması da takıldıkça takılır kafalara.* * *Bugün yerden alıp gökte yiyen ve her kızdığını "hain" olarak ilan eden nutukçulardan kaçı, eski İstanbul yazarlarından Saffet Nezihi'nin adını hatırlamakta?Oysa onun "Zavallı Necdet" romanı, 500 bin nüfuslu İstanbul'da en çok okunan romanlardan biriydi.Ya Kerime Nadir'in "Hıçkırık"ı?Ya Suat Derviş'in "Fosforlu Cevriye"si?Ya Mükerrem Kamil'in "Çırpınan Sular"ı?* * *"Medeniyet" Medineli olmak, kentli olmak, burjuva olmak anlamına geliyorsa; "bedevi" olmak acaba ne anlama geliyor?Öncelikle kendi anadilinin "yazı" bahçelerinden habersiz olmak anlamına mı?* * *Neyse ki küreselleşme sürecinin elekleri, her türlü içi boş safsatayı eleyerek, çok değişik bir dünya yaratacaktır Uzay Çağı'nda...Sorun genç kuşakların fazla fire vermemesi.